Elif Sezen (Turkey/Australia) was born in Melbourne/Australia in 1981, grew up in Australia and in Izmir, Turkey. Also an interdisciplinary visual artist, she writes original poetry mostly in English and in Turkish. In 2014 she published a Turkish translation of Ilya Kaminsky’s acclaimed book Dancing in Odessa; her own first work in Turkish, an experimental mix of poetry and prose Gece Düşüşü (‘Fall.Night.’) was published in 2012. Her collection of poems Universal Mother was published by GloriaSMH Press (2016), she also published a chapbook titled The Dervish with Wings in early 2017. Elif’s most recent collection of poems A Little Book of Unspoken History was published by Puncher & Wattmann (2018). She holds a PhD in Fine Arts from Monash University.

 

English

 

 

Turkish


 

 THE NIGHT IS PREGNANT

 

 They   

 guards of a familiar earth

dismissing the familiarity of soil

a sky where kites get caught in electric wires.

In our hands    and in our hands

they pass from a street

where ins explode

they call both purple and black

they either die or reawake

they are so-called joking

 

But what happens if this game bothers me

will this poem end?

or shall I drop new ranunculi in the vase?

I shall dream of a beyond-world Africa

I shall go down to this dark’s depth

once again, to see another wolf

I shall enjoy my murder

Yes, I shall love him too

 

I will leave these balloons

so colour diffuses everywhere

we will disappear in our own beauty

but this poem still won’t end

pen will

so does paper

I have prepared myself for what’s happening

we always knew that

they never existed

never passed from that street

 

we were still lost in the rose-scented air

were getting lost in the night

getting lost in the blue

we were saying       

‘this is enough

wherever this beauty leads us

just let it happen’

 

The street was aching

even the city was aching

it was just before we departed

how strange it was

 

Something should be said

something hasn’t been said

the night bird stood still       that sky!

 

But light forgives

light of trees

expects us to gently surrender

and says:

 

‘Don’t disintegrate      don’t!

remember:

The night is pregnant’*

 

*Mevlana Rumi

 

 

 

THE UNIVERSAL GARDEN

 

I    Prehistory

 

Worldly and simple

a green heat leaking through heart gaps

an evaporating image  

         where two roses collide       their elegance

     (a dream)

 

 

Yes  a rose garden

a roofless first-home

it teaches to fail first

with the pre-linguistic compassion of a first-mother

and the guidance of a first-father

it teaches how to get lost

    (Why is getting lost necessary?)

 

A sudden first-animal's smile happens

                             a soul retrieving true colours

                You can destroy an image only with another image

       he says            in an unknown language:

                but still            the counterpart survives       

                                                and loves to surprise

 

a truth purifies itself with another truth

here             there is no place for a lie

                                 So when do we begin?

                not yet             not yet

 

 

 

II    Present time

 

 

An accidentally blessed isolated mouth

of a lover             eats a rose every breaking dawn

Or else is it the rose being blessed? 

A rose ...

           is the most silent thing ever

it blinks with a secret innocence 

 

in some lifetimes        the petals crumble away in rough hands

even then it survives as immaculate ghost

this is what happens here on earth

 

 

  

III     Eternity

 

 Dying feels good

 

 

 

Gece Gebedir

 

 Onlar

 

tanıdık bir yerkürenin bekçileri gibi

toprağın tanıdıklığını yok sayıyorlar

uçurtmaların elektrik tellerine takıldığı gökyüzünde

ellerimizde, ve ellerimizde

'İç' lerin patladığı sokaktan geçiyorlar

hem moru çağırıyorlar hem siyahı

onlar bir ölüp bir diriliyorlar

sözde şaka yapıyorlar

 

Ama bu oyun canımı sıkarsa ne olacak

bu şiir bitecek mi?

yoksa vazoya yeni bir düğün-çiçeği mi koymalıyım?

ya da dünya ötesi bir Afrika düşlemeliyim

şu karanlığın dibine yeniden inmeliyim

bu kez başka bir kurtla karşılaşmalıyım

onu da sevmeliyim, evet

öldürülüşümün tadını çıkarmalıyım

 

Bu balonları salacağım gökyüzüne

ki her yeri renk bürüsün

kendi güzelliğimizde yok olacağız

bu şiir yine de bitmeyecek

ama kalem bitecek, kağıt ta bitecek

ben zaten kendimi hazırladım olacaklara

ve biz zaten hep biliyorduk

onların hiç varolmadığını

o sokaktan hiç geçmediklerini

ama hala o gül kokulu havada yitiyorduk

gecede yitiyorduk

mavide yitiyorduk

 

‘bu kadar yeter’ diyorduk

‘bu güzellik bizi nereye götürecekse götürsün artık

sokak inliyordu

şehir bile inliyordu

tam biz gitmeden önceydi

ne de tuhaftı

 

Bir şey söylenmeliydi

bir şey söylenmedi

gece kuşu öylece kalakaldı         —ya o gök!

 

Ama ışık affedicidir

ağaçların ışığı

sessizce teslim olmamızı bekler

ve şöyle der:

 

"Sakın parçalanma     sakın!

unutma:

Gece gebedir"*

 

 

 

*Mevlana Rumi

 

 

 

 

 

 

Evrensel bahçe

I    Tarih öncesi


Dünyevi ve basit
kalp aralıklarından sızan yeşil-ısı
    iki gülün birbirine rüzgarla tokuşma zarifliğinde
       uçucu bir imgedir
            (bir düş)

 


Bir gül bahçesidir bu evet
çatısız bir ilk-ev            

 

önce yenilmeyi öğretir
dil öncesi bir ilk-anne şefkatiyle
ve bir ilk-baba himayesinde
kaybolmayı öğretir
   (Neden gereklidir kaybolmak?)

İlk-hayvanın gülümseyen imgesi belirir aniden
                              gerçek renklerini arayan bir candır o
                 Bir imgeyi ancak başka bir imgeyle yok edebilirsin      
        der bilinmez bir dilde    
                yine de genişler onun sureti      

                                          şaşırtmayı sever

Hakikatin başka bir hakikatle berraklaşabildiği çarpım tablosunda
yanılsamaya yer yoktur
                 Peki ne zaman başlayacağız?
         daha değil        daha değil

 

II    Şimdiki zaman


Kazaen kutsanan bir sevgilinin tecrit edilmiş
ağzı      gül yiyor her şafak söktüğünde
(Yoksa gül müdür kutsanan?)
Bir gül ...  

 

              en suskun şeydir oysa
masumca gizli gizli göz kırpar
bazı yaşam kesitlerinde kaba bir el

 

tarafından ufalanır yaprakları
o zaman bile pîrûpak hayaletiyle barınır buralarda
yerkürede tüm olan biten budur işte

 

 

 

III     Sonsuzluk


Ölmek iyi geliyor

 

 


 


Translated from Turkish to English by the poet